30 Ekim 2014 Perşembe

İtibar mitibar problemleri

Bilmiyordum, üstünden zaman geçtikten sonra öğrendim. Türkiye'nin kaybettiği Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyelik seçiminden önceki akşam, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, bütün ülkelerin BM büyükelçilerine bir parti vermiş. Bu gösterişli parti, New York'un dünyaca meşhur Waldorf Astoria Oteli'nde düzenlenmiş. Çavuşoğlu burada davetlilerine, "Allah'ın izniyle, çabalarımızın sonucunu alacağız," demiş. Bu parti herhalde "son gece yedirip içirelim de bize oy versinler" düşüncesiyle değil, bir tür erken kutlama, kazanacağına dair kendinden emin olmanın göstergesi filan olsun diye tasarlanmıştır. Kazanmaktan bu kadar uzak olunduğunu bilmeme anlamına gelir. Burnu büyüklükten mi? Kimbilir...

Böyleyse de dışişleri bakanı yine mâkûl konuşmuş. Çıtayı acayip yukarı koyup kafasına daha yukarıdan düşmesine yolaçan, Başbakan Ahmet Davutoğlu olmuş. BM Güvenlik Konseyi için oy vermeye hazırlanan temsilcilerden kaçı Davutoğlu'nun seçimden önce ettiği şu sözleri duymuş, bilmiyoruz: "Eğer seçilirsek ki, bu büyük ihtimal, dünyada beş yıllık aradan sonra ikinci defa seçilen ilk ülke olacağız. Bu, Türkiye'nin önemini gösterir." Sonuç, 2008'de alınan oyların hemen yarısının kaybedilmesi.

Allahtan, BM'de devletlerini temsil eden büyükelçiler tecrübeli diplomatlar. Yol yordam bilirler. Seçimden sonra gelip bu sözleri hatırlatıp göz kırpma, makas alma gibi terbiyesizliklere kalkışmamışlar. Yoksa bütün bu kabarmış hindi hallerinden sonra bir de üçüncü turda -son turda daha çok oy alan ülke lehine- çekilme teamülünü hiçe sayma nezaketsizliği yapmış bir devlet kendisiyle dalga geçilmesini çoktan hak etmiş. Öyle anlaşılıyor.

Bunları, güncelliği kaçtı diye aktarmaktan vazgeçmiştim. Ama 1000 odalı "Aksaray" görmemişliğinin Batı basınında, inşaatının kaçak oluşu da vurgulanarak ardarda konu ediliyor oluşunu görünce, bu "yaşanmışlıkların" :) onun yanına katılabileceğini düşündüm. Bir devletin uluslararası itibarını neler yükseltir, neler alçaltır, düşünürken işe yarar bunlar.